MiHaLGaZi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Feryad-ı İsyanım (Kayıp Destanı)

Aşağa gitmek

Feryad-ı İsyanım (Kayıp Destanı) Empty Feryad-ı İsyanım (Kayıp Destanı)

Mesaj  By_CeWDeTy Cuma Ekim 12, 2007 8:07 am

Mem nelere gark olmadı Zin’in ateşi için

Ferhat dağlar delmedi mi Şirinin düşü için

Kusur ise her saniye her yerde seni anmak

Mecnun az mı yemin etti Leyla’nın başı için



Sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir

Görkeminin zerresinden Ağrı Dağı küçülür

Gecelerin kollarında leblerinin bal suyu

Aydan dökülürcesine kana kana içilir



Uykularından kopardım hoş geldin mihmanımsın

Artık geri dönüşü yok ahımsın eyvahımsın

El alem ne derse desin hiç umurumda değil

Akıbetine razıyım sevabım günahımsın



Sana yine sana yandım Nesimide dün gece

Gözlerine yüzüleyim bend olayım hallaca

Öyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında

Ha ben sana yollanmışım ha Muhammed miraca



Cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün

Gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün

Ruhumdaki fırtınalar Merih-i usandırdı

Nuh-a haber eyleyin de gelsin de tufan görsün



Yokluğuna dayanamam ahım arş-ı boyladı

Gölgeni nil'de görmüşler piramitler söyledi

Hele bir bak şu sevdaya kimler yanmış ben gibi

Dediği üzre Yunus'un gör beni aşk neyledi



Son duraklarda beklerdim sonun olsaydı senin

Neler verilmez ki yerim yanın olsaydı senin

Çıkar kınından ne olur kirpilerinle bile

Çal sineme gözlerini aşkına şah Hüsey'nin



Harikalardan biriymiş diyorlar Çin seddine

Seni görmeden hükmetmek kimin düşmüş haddine

Ulu divana baş vurdum dönsün diye Bağdat’tan

Ol sebepten ahvalimi arz ettim Bedreddin'e



Gamzelerini görseler bülbüller de lal olur

Aşklar ülkesi sarsılır korkunç ihtilal olur

Beklenmedik bir zamanda olur isem sebebi

Beni eritip bitiren savda-i iclal olur



Kahreden ateş bilinem yananı sen olsaydın

Nal olurdum aşk atına bineni sen olsaydın

Deseler ki şu kadehte ağu var içen ölür

Bir solukta bitirirdim sunanı sen olsaydın



Belki de hatırlanırım ararsın şimdi nerde

İzim deryada damladır köyüm hatçepınar'da

Bizim köyün kıyısında dilav suyuna uğra

Hangi çobanın kavalı ağlıyorsa ben orda



Tanrılar yaratan Zerdüşt serdarıdır aslinin

Mazdek hürrem nişanıdır inancımın neslimin

Dersimli Seyyid Rıza’ya ağır selamları var

Himmeti var gayreti var Horasanlı Müslim'in



Seni tanrılara sunam keremetin görünsün

Nazar eden köryılandan beter olsun sürünsün

Dağlar naz yapmaya aday insafını bağışla

Bağışla ki gözlerinde eşkıyalar barınsın



Söyler misin anlar mısın ah çekerin suçu ne

Bulutlardan damlar gibi düştüm girdap içine

Ay bulandı güneş kustu yıldızlar beklemede

Artık yolla gözlerini yolla çin u maçin'e



Titanik'ten son sesleri alizeler getirdi

Son seslerin son demini balinalar bitirdi

Her yerde terör estiren sabıkalı gözlerin

Bermuda’yı kamçılayıp Atlantis’i batırdı



Toprak sudan bülbül gülden dost dosttan bulur deva

Dara'dan çok önce seni ağırlamış ninova

Benim ömrüm yanan roma senin gözlerin Neron

Örste demir dövmededir şimdi Demirci Kawa



Melekler ipek yolu'nda aryaları gözledi

Yeri göğe ayı güne seni bana söyledi

Ilık bir güz akşamıydı yine senin yüzünden

Koçero Harran’a doğru atını mahmuzladı



Kirpiklerin yeni deymiş kaşların firik başak

Ay ışığı az geliyor hadi gözlerini yak

Fesatların hasetlerin eli kına görmesin

Terk-i canan eylemeden Şahmeran'a danışak



Keşke gelmez olaydı böyle bir hal başıma

Temaşaya meraklılar toplandı el başıma

Herkesin dilinde şarkı elinde yarin eli

Artık yine sensiz artık yalnızım kul başıma



En yorulmaz yolcusuyum müptelası bu yolun

Ben zamanla boğuşayım sen seyreyle sen salın

Kor alevler buz kesilir gördüklerinde beni

Bir sensizlik yakar bir de hasreti İstanbul’un



Sen ey gönüller sahibi ey yüzleri gök zemin

Ey deryalar şahanesi sen ey gözleri kimin

Düzgün baba hatırına munzurlara mihman ol

Mihman ol da güneşlensin yaylaları dersim'in



Gözlerinin dokunduğu her mekan memleketim

Bakıver de uzamasın gurbetin esaretin

Ahmed Arif hasretinden prangalar eskitmiş

Beni böyle eskitense prangalı hasretin



Umutların menzilinden uzaklara atılmış

İki cihan mucizesi ilahlara katılmış

En amansız gecelerde aynalar yine suskun

Perçemi yüzünü gizler sanırsın ay tutulmuş



Senin yüzdüğün sularda ayrılık ölümü yur

En son yolcun ben olayım bekle biraz gitme dur

Beni İstanbul’a götür ya da İstanbul getir

Dokununca Nazım’ın ellerini yakan vapur



Gördüklerin sensizliğin dayanılmaz gücüdür

Sıla gurbet gurbet sıla bir birinin içidir

Ne aradın ne de sordun ben nerde neylerim

Kara Fatma Kara Yılan senden şikayetçidir



Bilirsin ki sevenlerin ayrılığı kâbustur

Tahir'i Zühre’ye bahset zemmedenleri sustur

Sen istesen sina çölü bin çeşit çiçek açar

Suya sudan köprü kurmak yalnız sana mahsustur



Bazen kırmızı karanfil zakkum mereti bazen

Sevmeyenleri şad edip sevenlerini üzen

Ağlayanın güleninden misli misli fazladır

"İşte gidiyorum çeşm-i siyahım" diyen ozan



Bahçıvanlar kır bayırda boz kevene gül aşlar

Ol sebepten didelerden eksilmez kanlı yaşlar

Sana yanar sana susar sana acıkır sana

Ehle haklar kaka iler ve mağrur Kızılbaşlar



Meri keklik Binboğa'dan Çukurova’yı süzer

Yörüklere konuk olur yaylalarını gezer

Al Osman'a diklenenler gov Osman'a kul oldu

Avşar ellerinin hali Dadaloğlu'nu üzer



Sana sevdalıdır diye Pir Sultan asılırken

Kadılar bayram ettiler Hızır’a susulurken

Bilcümle taş kesildiler sözde Itır sevenler

Kirli sarı bir bıçakla Nergisler kesilirken



Senin rengin tüm renklerin şahı padişahıdır

Senin ahın tüm ahların kahredici ahıdır

Yıllar gün misali geçti asırlar ay misali

Herkes kendi aleminde bu neyin eyvahıdır



Yüreğim atom yüklenir sesini duyduğum an

Dört kitap çaresiz kalır el aman aman aman

Başka biri yapar mıydı Eyyub'a sabır verdim

Ay kendini kuşatıp da gece sustuğu zaman



Arzu'yu kamber'e yolla bayram seyran etsinler

On emiri on bir eyleyip tur'da semah tutsunlar

Lûtfeyle de eshab-ı kehf açsın kapılarını

Yediler'e yoldaş olup yedi asır yatsınlar



Güzelliklerin mimari cennetlerin ustası

Misk-u amberli cemlerin vazgeçilmez bestesi

Dört kapı kırk makam madur mecbur olsa da sana

En çok Zerdüşt yanar bir de zerst'in avestası



Tay dağından Kafdağına bakışların gerilmiş

Nazlarını çekemiyor Arap atlar yorulmuş

Yol bilenler hal bilenler sırrın sual etmişler

Nesimi Hallaca Mansur Şah Hatay’a darılmış



Gel de dağ tomura dursun dala uzansın elim

Eski dostu yarenleri gel de çağırsın dilim

Bir he desen ben sıratı tez geçerim kıratla

Köroğlu tek vekilimdir Kiziroğlu kefilim



Ay ışığı biladestur rüyalarıma dalar

Kuşkularımı bağlamış uykularımı yolar

Daha kuşlar uçmazken nergisler açmazken

Bir sen vardın gülümseyen birsen bir de inkalar



Gözlerinden uzak olmak inan beni bitirir

Gider de gelmez bilirim yıllarımı götürür

Bir sonbahar yaprağı ol dalı ver kuşun çekme

Kızıl ırmak incitmeden seni bana getirir



Ağıları yıllandırıp içirdin yudum yudum

Ahvalimi anlar diye baba üryan’a dedim

Karıncayı gözlerinin karasından vuran ben

Çok saldırdım ruhumdaki seni öldüremedim



Yerim yurdum meçhul oldu nerdeyim şaşmışım

Kafdağını turnaların kanadında aşmışım

Kanlılar kandan vazgeçer üçler beşler aşkına

Sen de bir gün Maraş’tan geç ocağına düşmüşüm



Bana gözlerini gönder sakın ha olmaz deme

Kime yanam dertlerimi yalnızlığımı kime

Bir başıma kabuslarla boğuşurken ansızın

Hayallerin şeref verdi dün akşam viraneme



Hicran son arifesinde yolculuk var makbere

Siyabend'i öldürdüler Xece ölmek üzere

Ab-ı hayat çeşmesidir leblerin esirgeme

Ne o tanrıya minnet ne de dal tevekküre



Bulutlar yağmur yorgunu ufuklar ateş yüklü

Bir damla ateşte derdim senisizliklerim saklı

Yedi kıtaya dağılıp elleri boş döndüler

Huma kuşu intizarda turnalar ağlamaklı



Sana sunulmaya hazır gök kuşağı destimde

Emrine amade olmak hayran olmak kastımda

Gözden ırak alemlerde yitik insanlar gibi

Ha ülkeler zaptedilmiş ha gözlerin üstümde



Hal bilmeze yoldaş olmak yola zulüm değil mi

Cevreyleyip gönül kırmak dile zulüm değil mi

Ömründe bir defa bile gül koklamamışların

Bahçıvana saldırması güle zulüm değil mi



Mevsimlerin prensidir güzleri akdeniz'in

Aşikârdır huzurunda gizleri akdeniz'in

Damıtılıp lût golüne bağışlansa suları

Leblerinde denizleşir buzları akdeniz'in



Şarkılarını dokudun senle geçen heran'ın

Sebebi katili olma olma yorgun yaralı canın

Sen de anlamazsan beni sen de gider gelmezsen

Şikayet ederim seni şahına pir sultan’ın



Sürmeleri yel götürür gözlerine güneş çek

Yağmur yanak rengin yağsın bulutlara kına ek

Lübnan yeniden kurulur yine şenlenir Beyrut

Ama senin gözlerinin savaşı bitmeyecek



Yeter çektiklerim yeter benden beter olası

Yusuf'u kahretmedi mi züleyha'nın çilesi

Yüzün suyu hürmetine binboğalar and içer

Ol diyarda vekilimdir Diyarbakır kalesi



Karda kan damlası rengi yüreklerde ölmezin

Ne hükmü var ne kıymeti gidip geri gelmezin

Dost fuzuli mest fuzuli mayalara anlatmış

Sızıları zap suyunda siverek'li Yılmaz’ın



Bana renklerini uzat uzat ellerimi tut

Tut ki gönüller şenlensin tut ki yeşersin umut

Kervanlar yollara düştü şam'dan jerusalemden

Doğuver de incinmesin mahcup olmasın nemrut



Sırrın dirheminde tutsak arzuların ağlaşır

Bıçkın kaçak hislerinde gece gündüz bağlaşır

Bir elinde Van gölü var bir elinde urmiye

Damlasını sürgün etsen nurhaklarda çağlaşır



Duyar mısın ince memet toroslardan seslenir

İki canlı hatçesiyle doruklara yaslanır

En onulmaz en insafsız en çaresiz ağrılar

Gözlerinin feri değse iflah olur uslanır



Senin olmadığın yerde benim yokluğum başlar

Hayallerim yola düştü arandı dağlar taşlar

Hayyam çorak yüreğime bir kaç damla dem serpti

Periler cudi dağında izine rastlamışlar



Sen pervasız çığlıklar at ben kahrolam ben üzgün

Sen kırklarda demlene dur ben beklemekten bezgin

Deryaların kucağında cem tutar semazenler

Düşlerim ağlar başında düşlerim dolu dizgin



Seni dicle beni Fırat resmetmiş güneş ya rab

Güneşin vekili aya yıldızlar olmuş turab

Bizleri merak edenler aydan izin alsınlar

Bir başkadır yıldızlardan görülse şattu'l-arap



Yağmur yüklü bulutlardan ruhunu koklayışım

Çağları tedirgin etmiş ömrünü saklayışın

Eyyubun sabrı tükendi tükenmiyor nedense

Ne senin gelmeyişlerin ne benim bekleyişim



Gözlerinin damlasıyla çölde gül yetiştirdim

Sam yelleri yenik düştü sesinle çatıştırdım

Gölgenin düştüğü yerden bir avuç sönmüş külü

Serptim derin uykularda kerem'i tutuşturdum



Dilek ağacına gittim sesini bağlamışsın

Islaktı dallar yapraklar hıçkırıp ağlamışsın

Karac'oğlan hayıflanır Hayyam duysa gücenir

Bulanık göl sularını şaraba yeylemişsin



Düştüm dipsiz kuyuların zifiri yerine

Sarkıt gözlerini durma muhtaç oldum narına

Semiramis haber salmış zümrüd'ü-anka ile

Davetliymişiz babilin asma bahçelerine



Sen mavi rengi esmer bu diyarda sazların

Geceleri parlamaktır töresi yıldızların

Dağlar uykulara daldı okyanuslar uykuda

Beni sabahlara boğan senin deli gözlerin



Teninin saçtığı nurdan güneş bile utanır

Söyle seni benden başka daha iyi kim tanır

Sevdalıların tarihi ıstıraba büründü

Seni arzular kıskanır seni aslı kıskanır



Yanarım ah çeker gibi çekerim nazlarını

Canını canıma değdir tutuştur közlerini

Bir bilsen bir bilebilsen hallerim pemperişan

Merhem ol yarelerime gizleme yüzlerini



Düşlerimle savaşarak gün be gün yordum seni

Hayallerimle kuşatıp ruhuma kordum seni

Dediler ki aradığın sarba yoldaş oldu

Yani başımda bekleyen hayyama sordum seni



Daha mecalim kalmadı bitti bu son çağrı gel

Gel ki yokluğun tükensin tükensin bu ağrı gel

Köroğlu'dan kıratını istesen sana verir

Seni nemruta beklerim her sabaha doğru gel



Aşıkların sırdaşıdır dicle gizemli akar

Siti muradına erdi botan seyrana çıkar

Korolası kinli beko keyfinden dört köşedir

Mem zini'i zin mem'i yakar tacdin evini yakar



Serbest geceleri giyin korkularını sıyır

Yudumla ki mest olasın şarabı sudan ayır

Çöl su ister lâl dil ister gözlerini isterem

Vermeyenin iki yüzü ben garibanı doyur



Haramiler cirit atar kaynağında bu nehrin

Dudaklarını savur ki hükmü kırılsın zehrin

Bir bakışın bir taburdur gönder ordularını

Sana mecburiyeti var yedi tepeli şehrin



Kudretinden sual olmaz can verir can alırsın

Ya ömrü sadetim ya da azrailim olursun

Mecrum'un yerine sordum dediler ALLAH bilir

Ben nerede ne olurum onu da sen bilirsin



Bir yanımda yarasalar işitir ağıtları

Halepçeli bir çocuğa taşıtır ağıtları

Küllerim ağrı'da çiğdir tüterim çığlık çığlık

Sivasta tutuşan ateş kuşatır ağıtları



Gözlerinin beşiğinde rüyalarım sallanır

Zehri kana zerk etseler damarımda ballanır

Gılgamış küçük asyanın sensiz fotoğrafıdır

Yaşar kemalin dilinde anadolu dillenir



Ben dostumu hak bilirim hakkı bilir dost beni

Tanrıların sofrasına çağırır bir dest beni

Nesimi'nin derisinden sızan şarabı tattım

Damlasına dilim sürdüm bir hoş etti mest beni



Hallac olup taşlandılar hak ruhunu tadanlar

Zal'ın elinden savruldular riyakârlar nadanlar

Aşkı şehvete boğduran ummi nebi misali

Zul'm ile serdar oldular nefse biat edenler



Hakkı sırda sır olanın sor kendisi necidir

Aklı mahrum ruhu kanlı her kelâmı acıdır

Baba üryan yana yana der ki aman uzak dur

Gönül gözü görmeyenin ALLAHI kıyıcıdır



Saçlarından dökülüyor yıldız yıldız sırmalar

Düştüğü yeri yakar da sırlarımı tırmalar

Kör karanlık bir gecede cürm-i meshut dediler

Gözlerinde saklanıyor beni ele vermeler



Gözlerinde gözlerinde en çılgın uçurumlar

Atmacalar yuvalanmış bıldırcınları kovalar

Kabil habil'e yapmadı senin yaptıklarını

Duy feryad-ı isyanımı duy artık havar havar



Beni sensizliğe sürme uzaklara bakamam

Girdaplarda boğulurum boğulurum çıkamam

Nice sefil ihanetin ceremesini çektim

Öldürseler gözlerimi gözlerinden çekemem



Yaslı doruklardan güler sağlarımıza kacak

Bir tılsımlı anahtardır bağlarımızda kacak

Tiksinirim siliklikten mıntıkama uğrama

Bize kaçaklık yakışır dağlarımıza kacak



Gel de bülbüller kıskansın gel de güller serpilsin

Gel de ah limanlar yansın gel de allar serpilsin

Istıraplar diyarını baykuşlara hibe et

Gel de emekçiyi güldür gel de diller serpilsin.
By_CeWDeTy
By_CeWDeTy
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 203
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 11/10/07

https://mihalgazi.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz